Page 48 - sait ciftci ilkokulu
P. 48
RÜYALAR ÜLKESİ
Sıradan bir akşamdı. Yatma saatim gelmişti. Sütümü içtim, dişlerimi fırçaladım.
Annemden tatlı bir öpücük aldıktan sonra yatağıma uzandım. Tam gözlerim
kapanmıştı ki bir ses duydum.
Bir kapı açıldı. Parlak bir ışıkla ortalık aydınlandı. Sonra sihirli kapının içinden
çikolatadan oluşmuş bir adamın elini uzattığını gördüm. Biraz korkmuştum doğrusu.
Kekeleyerek “Me me mer ha ba siz kimsiniz?” diye sordum. "Korkma küçük kız. Sana
zarar vermem. Ben çikolata adam. Senin yardımına ihtiyacımız var. Ne olur bizi
kırma.” dedi. Bir an gülümsedim. Korkum azalmıştı. Bu içten davranışa hayır
diyemezdim. Ayrıca içimden bir ses ona güvenebilir ve yardım edebilirsin diyordu.
Ona şöyle dedim:
-Tabi ki yardım ederim de neye kime yardım etmem gerektiğini bilmiyorum. Ayrıca
alınmayın ama çikolatadan olmanız şaşırttı beni. Bunun üzerine çikolata adam da
gülümsedi.
-Biliyorum çikolatadan olmam garip geliyor olabilir ama konumuz bu değil. Senin
yardımına ülkemiz için ihtiyacımız var. Çünkü ülkemiz tehlike altında. Nedeni ise artık
çocukların çoğu hayal kurmuyor. Oysa bu ülke hayallerle yaşıyor, hayallerle
güzelleşiyor. Ne yazık ki her bir çocuk hayal kurmayı bıraktığında ülkemizin bir
parçası yok oluyor. Ama sen hayal kurmaktan hiç vazgeçmiyorsun. İşte bu yüzden de
yardımına ihtiyacımız var.
Çok heyecanlanmıştım. O zaman hemen işe koyulalım, dedim. Çikolata
adamın elinden tuttum. Sihirli kapıdan içeri girdik. Bir anda muhteşem bir yer çıktı
karşımıza. Ülkemizin adı Rüyalar Ülkesi, dedi çikolata adam. Sonra beni
arkadaşlarıyla tanıştırdı. Hepsi çok farklı, çok tatlıydı. Rengarenk ve çeşit çeşit
güzellikler gözlerimi kamaştırmıştı. Ama etrafta dolaştıkça bazı yerlerin renklerinin
yok olduğunu ve karardığını gördüm. Çocuklara güzel rüyalar ve hayaller göndermek
için çok çabaladıklarını söylediler. Yok olan parçaları gördükçe bir şeylerin ters
gittiğini anladım. İşte tam o sırada karşıma büyük bir telefon, büyük bir bilgisayar,
büyük bir tablet, bir de büyük televizyon çıktı. Hava bir anda karardı, renkler
kayboldu.
Televizyon: -Ha ha ha ha bizi asla yenemeyeceksiniz. Çocukların da yetişkinlerin de
kontrolü bizde. Hayat bizimle güzel.
Hemen ardından telefon: -Herkes sürekli ekran başında. Ha ha ha! , diye bağırıyordu.
Ardından bilgisayar ve tabletle el ele tutuşup gülerek etrafımızda dönmeye başladılar.
Herkes çaresiz öylece bakıyordu olanlara.
Öyle bir öfkelendim ki kendi sesimi duydum:
-Siz çocukların aklını, hayallerini esir aldığınızı mı sanıyorsunuz? Ancak küçük
gördüğünüz çok önemli bir detayı atlıyorsunuz. Biz istersek siz varsınız. Hayatımızda
sadece siz yoksunuz. Önemli olan şeyleri bize unutturamazsınız. Birbirimize olan
sevgimizi, hayallerimizi, rüyalarımızı, dostluklarımızı, renklerimizi alamazsınız bizden.
48