Page 93 - nilufer hatun ilkokulu
P. 93

kurulmuş ağaç evlere ipten merdivenlerle tırmanıyor, yine ipten
            köprülerle evden eve geçiyor, gerçekten de çok eğleniyorduk. O
            sırada oyun alanının ortasında ahşap parmaklıklarla çevrili küçük bir
            alan dikkatimizi çekti. Büyüklerimiz bunun eski bir kuyu olabileceğini
            söylediler. Fakat merakımı gidermeye yetmemişti bu cevap. Akşam
            yemeğinden biraz erken ayrılıp, ortalarda kimse yokken parmaklığı
            geçip içerde ne olduğunu görmeye çalıştım. Yerde duran, üstünde
            kilitli bir metal kapak vardı. Gerçekten de içerde ne olduğunu çok
            iyi saklamışlardı. Kapağı aralamayı denedim fakat başaramadım.
            Karanlıkta bir şey görme şansım yoktu. Gün doğar doğmaz kimse
            uyanmadan aynı yere tekrar gittim. Kapağın üstünde paslanmaktan
            oluşan küçük delikler gözüme çarptı. Bir tanesi neredeyse ceviz
            büyüklüğünde vardı. Yere yatıp gözümü deliğe yaklaştırdım. Bir de
            ne göreyim; Dönerek yer altına inen beton merdivenler! Gözlerime
            inanamadım. Hayal görmediğimden emin olmak için içeriye bir taş
            attım. Taş basamaklara çarpınca sesini duydum.

               Akşama doğru en iyi arkadaşım Ada’yı çağırıp ona da bu
            merdivenleri gösterdim. Ama önce bundan kimseye söz etmemesi
            için söz aldım. Bilirsiniz büyükler her zaman macera sevmezler. Ada
            “ Yerin altında bir şehir olmalı, gidip onu bulalım!” dedi ve biz kamp
            yerinden gizlice çıktık.

               Epeyce bir kampın etrafını dolaştıktan sonra bir patikaya girdik.
            Ada havanın karardığını geri dönmemiz gerektiğini söyledi ama ben
            işin peşini bırakmak niyetinde değildim. Sonunda yere yakın, çalıların
            arasında demir bir kapı olduğunu fark ettik. Çok heyecanlandık. Fakat
            kapıda ne anahtar deliği ne kilit ne de kapı kolu vardı. Biraz iterek
            açmayı denedik ama başaramadık. İşte o sırada kapı gıcırdayarak
            açıldı. Ada çığlık attı. Ben belli etmek istemiyordum ama gerçekten
            çok korkmuştum. Kapıdan uzaklaşıp, birbirimize sarılarak beklemeye
            başladık. İçeriden ihtiyar bir adam çıktı. Sert bir ifadesi vardı. Üstü
            başı kir içindeydi. Sakalları yoktu ama sanki bin yıldır orda yaşayan
            bir mağara adamına benziyordu. “ Ne işiniz var burada sizin! Çabuk
            evinize dönün!” diye bağırdı. Arkamıza bakmadan oradan uzaklaştık.








                                            93
   88   89   90   91   92   93   94   95   96   97   98